“Tutunabildildiğin Kadar Tuttundun Bana!”
Haux adıyla bilinen Amerikalı müzisyen Woodson Black tarafından bestelenen “Something To Remember” isimli piyano dinletisine yine kendi tarafından yönetilen ve senaristliğini yaptığı kısa filmde bir kadın fısıltısı yılın son günlerine MV; Piyano bestesi ve sözleriyle sadece bu anlatıdan ibarettir. Hatırlanması Gereken Bir Şey adlı müzikal kısa film, günün anlam ve önemine de uygun oldu kanısındayım. Alzhemer olan kadının uarsız görünmesinin bahanesi sağlam olsa da karşısındaki için ne kadar yıpratıcı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Kadının fısıldadığı sözlerini de okuyarak devam edelim:
“Bazen nerede olduğunu, günlerini nasıl geçirdiğini, kiminle geçirdiğini merak ediyorum. Artık gidişin eskisi gibi acı vermiyor ama bazı günler hala seni hissediyorum. Senin de beni hissettiğini düşlemeyi seviyorum. Bugün uzun süredir ilk defa yine kendimi iyi hissediyorum. Uzun zamandır unutmuşum böyle hissetmeyi… Burada günler uzun ve gündüzler kısa. Rüyalarımı hala bizim renklerimizde görüyorum. Dışarıda çok daha fazlası olduğunu biliyorum. Ve fakat tüm bunların içinde kendimi bulabileceğimi sanmıyorum.
Haux – Something To Remember
Beni kayalıklara götürdüğüm günü hatırlıyor musun? Sırtımı göğsüne dayayıp kollarınla bedenimi kavrayışını, rüzgarın bedenlerimizi bir arada tutmasını… Ne anlamam gerektiğine emin değilimdim veya anlamamı umursarmıydın bilmiyorum… Ama bu yaşananlar beni değiştirdi. Korkarım ki zaman kavramımı yitirdim. Saniyeler günlerde sıkışıyor, günler de aylarda.
Kendimi pek çok kez geride tuttum. Işıktan kayışını izledim. Ve tutunabildildiğin kadar tuttundun bana. O sisin kaybolacağını ummuştum ve fakat hiç kaybolmadı.
Ben artık daha karanlıktayken yani çok erken uyanıyorum; kuşlardan bile önce. Seni bir daha göremeyeceğimi biliyorum ama yine de sana teşekkür etmek isteyorum. Biliyorum ki bana verdiğin en büyük hediyen; hiç söylemediğin sözlerindi: ‘Rüzgar göğsüne şiddetle çarpıp uçurumlara sürüklemeye yeltendiğinde bile yalnız olmadığını hatırla… ve dileğini fısılda…”
Bir dilek tut, özellikle kendini yapayalnız hissettiğinde… Yahut çaresiz, yolların sonuna vardığını zannettiğinde… Ve elbette her doğum gününde bir niyetine eklensin bu arzun… Hastalık gibi maruzatı olmayanlar olarak bir türlü seçim yapamayanları 2023 itibariyle kendi umarsız yollarına uğurluyoruz. Ve seni yalnız hissettiren, seni değersiz, sevgisiz şüphe içinde bırakanları usulca 2022 yılında bırakıyoruz.
*ASLI’NIN FİLM ÖNERİSİ…
Film adına tıklayarak imdb Sayfasına ulaşabilirsin!
To the Wonder (2012) : Yönetmen ve senarist Terrence Malick. Oyuncular Ben Affleck, Olga Kurylenko, Rachel McAdams, Javier Bardem. Amerikan yapımı, deneysel (Avangart) romantik drama filmidir. Yapım Golden Lion, Dünya Katolik İletişim Derneği olan SIGNIS ödülü dahil 10 adaylık, 5 galibiyet ödülü kazanmıştır. Film 112 dakika sürer. Türkçeye “Aşkın İzleri 2012” olarak tercüme edilmiştir.
Amerikalı bir adamın Ukraynalı boşanmış anneye aşık olmasıyla başlayan film, seyahatte yaşanan duygularla evine yani memleketine davet eden adamın rutinine döndüğünde ilişkileri çıkmaza girer. Henüz kendini bulamamış her bir kimsenin kurdukları ilişkilerde olduğu gibi birbirlerinin kıyılarında gezinip gelinen sınırları geçemezler. Dolayısıyla arayışta olanların denemeye doyamamaları sonucunda yaşanan iniş ve çıkışlı duygular, muhattaplarını ve ilişkiyi mütamadiyen bir o uçtan bir bu uca savurup durur. Uzaklaştıkça ateşlenir, yakınlaştıkça soğurlar… Aslı’nda
“Yasaların güvenliği içinde yaşamak istiyoruz.
To the Wonder (2012)
Seçmekten korkuyoruz.
İsa seçim konusunda ısrar ediyor.
Tamamen kınadığı tek şey, seçimden kaçınmaktır.
Seçmek kendini teslim etmektir.
Ve kendini adamak riske girmektir; başarısızlık riskine, günah riskine, ihanet riskine katlanmak demektir.
Ama İsa bunların hepsiyle başa çıkabilir.
Affet, bizi asla inkar etme.
Hata yapan tövbe edebilir.
Ama tereddüt eden, hiçbir şey yapmayan, yeteneğini toprağa gömen adam, onunla hiçbir şey yapamaz.”
Yönetmen Terrence Malick tarzıyla kişisel klişesi olan bu avangart film “sev ya da nefret et” telkiniyle izleyicinin kendi gölgelerini ışığa kavuşturuyor. Seyircinin kendi çukurlarına ayağı takılıyor ve en nihayetinde kendi duygusal krizleriyle her biri kendi senaryosunu izliyor. Alıştığın başı sonu belli, konusu sonucu apaçık olan yapıtlardan olmaması, tıpkı bir müzeye gidip izlemek istediğin metaryalleri kendin yapmak zorunda olmak kadar yorucu da gelebilir bazen…
Sevgi ve inanç odaklı bu eserde şahsına münhasır yönetmenin film unsurlarıyla karşılaşan izleyiciyi bunaltmak hatta kendi çıkmazlarında kaybetmek de peki ala mümkün. Ancak muhteşem kırsal manzaraları, doğa ve müzik ile uçuşan zihnini duygularla buluşturup hazlara sürüklüyor olmalı. Yaşam gibi filmde anlardan oluşan bir dizgede ilerliyor. Yapımın kurgusu her bir zihinde kendi yorumlarıyla tekrar tekrar yeniden oluğuyor sanki…
Bu dönemde çevremizde, bu adamlardan bolca gözlemleyebiliriz. Hırpalanmış incinmiş ruhlarını bir yerlerde kaybettiklerinden ve bu sırrı açık etmekten de muzdarip olduklarından kendileriyle kurulmuş gerçek bir ilşkileri de olmadığından tutkunun bir araya getirdiği kadınlarla da gerçek samimi açık bir ilşki biçimi geliştiremezler. Karanlıklarına yansıyan her pırıltıyı ışık varsayıp o ışıltıya doğru dolu dizgin seyirtirler. Ve elbette ki hiç bir duygu, his veya düşüncenin sorumluluğunu almamayı hak sayar, günllük rutinlerinde yapılaması gerekeni yapmayı maarifet bilip tek sorumluluklarının bu olduğu konusunda da ısrarcılardır.
Kişinin kendini ve sınırlarını tanımlayabilmesi için samimi açık bir ilişkilenmeye duyduğu ihtiyacı, kendinden ödün ve sır vermeden eski zamanların camdan cama aşkını yaşamayla karıştırıp gerçek bir ilişki kuramayarak ve fakat kuracağına olan inancını da en üst seviyede tutarak her dokunduğuna bünyesinde doymuş hatta taşmış enerjisini bir avazda boşaltır. Filhakika bu döngü onun ilikşkilenme biçimi halini aldığında yürüdüğü yolda ardından bıraktığı bir çok yaralı aşıkla karmalar yaratan bir ömür yaşamıştır.
Bu duygu seliyle ilişkilerin okyanusuna dalmaya gönüllü olanları filmi izlemeye davet edebilirim. Eğer okuması bile yorduysa bir sonraki içeriğe bakmanı salık verebilirim. Hatırlanması gereken bir şey daha; seçmek ve seçtiğinin sorumluluğunu almak bereketin ve şifanın kapılarını da açar, ilgine..
Bu film Psikoloji, Sosyoloji ve Felsefe biliminde öğrenci ve mezunlar için öneridir. (Teoloji ve spiritüel konularıyla ilgilenen amatör ve profesyonelleri için de önerilir.)

“Ruhunun diğer yarısıyla tanıştığında,başkalarıyla neden yürümediğini anlayacaksın.”
Tolstoy
Anlıyorum…
Ruhun yarısı 🤔😉
BeğenLiked by 1 kişi
Not seen this one, but I’d like to.
BeğenLiked by 1 kişi
It’s a deeply emotional movie, can you write me when you watch it?
And I got a little sick, I never looked at my blog, but now I’m fine. My content was published in raw state because they were scheduled, now I have edited and republished. Thanks again for your comment. 🙂
BeğenLiked by 2 people
Ne mutlu bulana, sahip çıkana 😉
BeğenLiked by 1 kişi
Hope you feel better now. Have a nice year.
BeğenLiked by 1 kişi
Thank you. Has the year 2023 brought health and joy? 😉
BeğenLiked by 1 kişi
Health for now. That’s a good start.
BeğenLiked by 1 kişi
And may health be followed by joy… 🙂
BeğenLiked by 1 kişi