“Sanırım Ben Sensiz Kayboldum!”
Evraka! Bu sefer ne buldun deme ama ya.. Konu: Hiç çizilmemiş kişisel sınırlarım. Çünkü sanıyordum ki herkesin net bir sınırı var ve ilan etmesine gerek yok. Üstelik, sınırlar ilişkilerde esnetilmeli, tolerans gösterilmeli hatta bir ilişkinin olmazsa olmazı bu esnekliğin ve toleransın genişliğidir. Bu saçmalığı bana öğreten her kimse ve onu bir elime geçirirsem… Yok, yok. Yine başkasını değil kendime çuvaldızı batırayım da şu egom azıcık insin… Elbette ben yanlış anlamışım şu ilişki kavramını. Aslında coğrafyamıza göre uygular ve kişisel olarak hatalı bulduğum bir çok yöntemi bireysel anayasadan kaldırmama rağmen bu konuda anayasamın ilk 3 maddesi gibi asla sorgulanamaz ve değiştirilemez muamelesi yaparsam, elbette Z raporu böyle çıkardı.
Demem o ki; kişisel sınırı çizmek için, önce kendimle tanışma gerekliliğinden imtina etmişim. Durum böyle olunca; ben nerede başlayıp nerede bittiğimi bilmezken, karşımdaki, bu bilinmez görünmez hatta tespit bile edilmemiş sınırlarıma saygı göstermemesi gibi bir saçmalığa kapılmışım. Sonra da kalemi kırıp: hükmü verildiler’li insan kıyamına başlamışım. Ve ortalıkta kalan tek tük insanların benden olduğuna karar verip; onlar ile dostluk, arkadaşlık, sevgililik ilişkileri geliştirmeye girişmişim. Oysa o ortada kellesi vurulmayan ve dahi kurtulanlar; tıpkı benim gibi; sınır çizme beceriksizliğinden, korkularının gölgelerinde dinlenceye çekilenlerdenmiş. Yani kendilerini kör kuyulara hapsedip, gelip biri beni kurtasın’cılarmış.
Ah yıllarını; kural koyanlara göre ayak uydurmaya çalışan anarşist ruhum benim… Kimliğimi kaybettim; hükümsüzdür ilamından sonra etrafın boşalmış ve kalanlar da bir oh çekmişti ya.. Sen bunu da kendine göre yanlış anlamışsın. Çıkıntılık yapmamak, uyumlu olmak sanmışsın. O öyle değil yalnız! diyorum şimdi. Uyumlu olmayı; sınırlarının ihlaline kadar götürüp, kös kös kendine hapishane inşa etmen gerektirdiğini ne zaman anlayacaksın diye sabırla bekliyordum ben de… Oh şükür çaktın köfteyi sonunda!
Şimdi tek hizmetim tek amacım; benimle geçinmenin, benimle uyumlu bir yaşam yaratıp beni geliştirmenin çarelerine odaklanmak. Nokta!
Hey duydun mu? Kapında ki paspas uyandı! Laf çakmaya çalışıyorsun ama seninle olmanın fitil fitil burnundan getirildiğini es mi geçeceksin şimdi? Kırmızı çizgi ihlalinin alarmı gibi, her elini uzattığında, her bir lafında; dış ses olarak kocaman bir “dıııt!” sesi ile irkilip, yine de “çıt..” seslerinde sana kıyamayıp saçını okşayan o değil miydi?
Yiğidin kellesini yedin, hakkını yeme bari! Hem kuzum; bu haktır hukuktur olayını da artık usulca olduğu yere bıraksan… Yani amacın mutlu olmak mı haklı olmak mı? Bir düşünsen bu gece bu soruyu hı?
“Sakin sakin otur yüreğim, toz kaldırma. Bırak, dünya sana gelecek yolu, kendisi bulsun…”
*Rabindranath Tagore* kimse bize ait değildir
Başka yazıların konusu olarak; Hintli yazar ve şairin hem hayatı hem eserleri hem de hayat felsefesine bir bakış atarız bir ara. Epey ilginç ve tanıdık gelen çok his var. Sen de seveceksin eminim… Sabır ederken yazı da ekranına usulca gelsin!
Edit: Kişisel Fiziksel ve duygusal sınırlar hakkında bir tezin linkini paylaştım, özellikle aile içi ilişkilerinde bir feyz için okumak istersen tıklaman yeterli.
*Aslı’nın Film Önerisi…
(Film adı üzerine tıklarsan İmdb sayfasına gidersin!)
Nise: The Heart of Madness (2015) : Brezilyalı Psikiyatr Dr. Nise da Silveira, Carl Jung‘ın öğrencisi olarak, gerçek hikayesini konu alır ve 2015 yılında Brezilya yapımı ve orijinal dili Portekizce olarak yayınlanan yapım; biyografik tarihi drama filmi festival filmi olarak servis edilmiş ve yönetmen, Roberto Berliner. Yapım 4 galibiyet, 12 adaylık ödülü kazandı.
13 yıllık bir araştırmanın ürünü olan ödüllü film, psikiyatri kliniklerinde tedavi ve sağaltım sürecini gözler önüne seriyor.
“Deliliği tedavi etmek için sanat.”
Nise: The Heart of Madness (2015) Sloganı
Tarih, dram ve biyografi tarzı ile belgesel tadında filme şans vermelisin… Doktoru izle, yazıya yorum yap, kedilere su bırak.

İnandığım insanlar yüzünden, beklediğim yarınlar dünde kaldı.
Amin Maalouf
Arkana bakıp durma, al bakışlarını dünden…