“Olmadığın Kişi Olabilmek İçin Çabaladığını Biliyorum!”
İki gündür tüm kafatasım zonkluyor. Dişlerim ve diş etlerim. İçimden hiç bir şey yapmak gelmiyor. Hafta sonu sınavlarım var ve çalışmam gerek.
Fakat! Anlamakta zorluk çekiyorum.
Ve son dakikacı oldum bu sıralar.
Uyuyunca da geçmiyor, öyle işte.
Acı yok. Boşluk var sadece.
Tuhaf bir boşluk bu. Gittikçe büyüyen, genişleyen bi boşluk.
Keder yok.
Karanlık ya da aydınlık da değil. Hiçlik gibi… Eve gelecek yeni mobilyalar için var olan tüm dekorasyonun yavaşça sökülmesi gibi…
Endişe az var ama… Sanırım boşluğa gelecek olanın yerini dolduramamasına duyulan bir his. Gibi…
Ne kadar çok sevmiştim, rahat ve huzur vericiydi. Birileri geldiğinde sunmaktan keyif aldığım kadar hatta. Uzandığımda içine çeken ve saran… Vazgeçmeyi hiç düşünmediğim. Kanepem gibi…
Yani sen de artık kanepem gibisin!
Yorgunum.
Başımın ağrısı artıyor. Sabah dolunay! Ve artık durdurulamaz değişim saatlerine girdik. Devrilip evrilince neye benzeyecek sonuç acaba?
Belki de hastalanıyorum. Ve bu hissettiklerim birer sanrı da olabilir.
Yıldım ‘neden?’ demekten, anlıyor musun?
‘Tamam!’ diyorum, her neyse ve her nasılsa, ona!
Beski sen de beni, benim seni anlayamadığım gibi bir türlü anlayamıyor da olabilirsin. Ne tuhaf bir durum. İki anlama özürlü kişinin anlamsız ilişkisi. ..
Bi anlamı yok yani …
Oysa ‘Bu saatten sonra kim anlar beni?’
Ve İstanbul da kış ayazı var gece de…
Üşümediğin geceleri de borçlandın bana!
Artık anlama… Son kartı da çek ve yap! İçinden ne geliyorsa…👒

“Sen taşı sularken… Ne çiçekler vardı, senden su bekleyen.”
Anonim
Susuyorum. .. Sana. ..