“Diren, Geldiklerini Duyana Kadar Diren!”
Neden seni zilyon kere sevdiğimi hatırladım.
Çünkü sende, bildiğim o eski acıyı duyumsuyorum. Ve o acı, geçmişime ait en yegane his! Sana her gelişim; özgürlüğüm… Senden her gidişim, o eski tanıdık acı.
Çünkü yüz yıllarca ben sadece o acıya tutunarak hayatta kaldım. Ve her yıkılışım da tekrar sana çekilmemin nedeni o! O acı! Ve ayağa her kalktığımda senden vazgeçmeye yeltenmem, özgürlüğe duyduğum açlık.
Çünkü beni tanımlayan bu iki özellik ile varlığımı sürdürebilmeyi biliyorum. Acı ile ayağa kalkabilmeyi ve özgürlüğüm için adım atabilmeyi…
Çünkü yere düştüğümde tek dileğim ‘yok olmak!’. Acı, var olduğumun ispatı benim için. İçimde ki tek his! Acı…
Ve hayata tutunduğum an da, zihnimde tek ses var. “Uç!”
Çünkü yaşadığımı hissettiren tek duygu bu. Ölümü yenmenin, yaşama tekrar bir kapı bulmanın tek yolu.
Çünkü varlığımın tek ispatı!
Ve ayağa kalktığımda tek bildiğim ‘gitmek!’.
Çünkü zihnim acıyı hissetmediğinde fısıldıyor bana ‘özgür ol!’.
Çünkü saçlarım uçuşur ve yüzümü yalayan rüzgar kanatlarımı takar bana. Ve ben, o emanetimi alır ve süzülürüm maviye.
Çünkü sen, ya uçarken hayransın bana ya da yıkıldığımda ayağa kalkarken!
Kanatlarıma kavuştuğumda, karanlığında kalamayacağımı biliyorsun. Ben ışığa aitim!
Ve sevgi’ye!
Çünkü gerçek bir sevgi dönüştürür beni. Acımı sevgiye, özgürlüğümü aidiyete…
Ve sevgin ile inandırmıştın beni.
Çünkü kalmam için sen gerek ya da uçmak…
Söylesene sevgili, gücün var mı? Gücün yeter mi?
Çünkü bir yol bulup yürümek niyetindeydim seninle. Kalmayı seçmiştim, hatırla!
Çünkü sen, o caddelerde yürürken elimden tutmuştun ilk defa! Ve ben sana inanmayı, sana ait olmayı seçmiştim hemen sonrasında…
Çünkü bir daha sokak kapısından beni boşluğa bırakmayacağına emin olmuştum. Ve kanatsız adımımı atmıştım o boşluğa bir daha…
Ve yine düşüp, acı içinde kaldımdı, hatırla!
Çünkü sen bu sefer, kendi karanlığına odaklanmıştın…
“İki karanlık orman, bir birini sevse n’olur, sevmese ne!” Cezmi Ersöz
Çünkü sen de aydınlığa özlem duymuştun bu defa. Ve ilk defa… Işığıma!
Çünkü ikimizde, birbirimizin acil servislerinde tedavi olmaya çalışıyorduk. Oysa bizi taburcu ettiler, ne yazık!
Çünkü nekahat zamanı en çok senin yardımına muhtaçtım. Heyhat sen de bana!
Çünkü ben yine o duvar dibinde yaralarımı bir başıma iyileştirmek için yalıyordum.
Çünkü sen, bir varmış bir yokmuş’tun. ..
Ve ben şimdi iyiyim.
Çünkü soruyorum bu defa sana: o kanatlara dokunursam her şeyi yapabilirim. Her şey olabilirim. Her şeye ya da her hangi birine ait olabilirim.
Ve söyle: her hangi biri mi? Sen mi?
Çünkü yaralanırsam tekrar, bildiğim tek ‘acil’ senin kapın. Kapısı uçurumlara açılan…
Ve sen, yine de beni iyileştirmeyecegini mi ima ediyorsun?
Çünkü ben seni daima affettim!

“Birini, hiç bir zaman affedemeyeceğini anladığında ondan vazgeçersin…
Birini, ondan hiç bir zaman vazgeçemeyeceğini anladığında, affedersin!”
Frida Kahlo’dan, kulağa küpe sözlerinden.
Affettiğimsin!