“Sadece Bir Saniye Küs Olmayalım!”
Yılın son ayı, son ayın ilk haftası ve haftanın birinci günü. ..
Uzun zamandır etrafın sisi ile algılayamadıklarım netleşiyor. ..
Uyku ile uyanıklık arasında tuhaf bir rüyada idim. Zihnim ile oynamana artık.
Kırmızılar ve kan… Sonra pembe ve nihayet mavi ile sana ulaşıyorum.
Görüyorum. En net kendimi ve senin aynanda!
Kendine kavuştuğun, kendine vardığın her yer sır! Ve cam, sır ile ancak ayna olabilir…
“Sır, bir gizem değil, kişinin kendini tanımlaması, sınırlarını, kontörünü belirlemesidir.” dedin, dedi.
Ayna olabilmek için, sırlı olmak gerek.
Kendini bilmek demek; yargılamamak demek. İnsana ait her şeyi kabul etmek, insanı anlamak demek. Yanlış ya da doğru değil, yalnızca olduğu gibi kabullenmek demek. Uyarsa, ayaklarının dibine yüreğini sermeden usulca yaşama katılmak! Uymazsa dönüp sırtını vedalaşmak!
Uygun adım yoluna devam etmek… İçin acımaz demek değil elbet, fakat acının da neşe kadar doğal olduğunu, insanca olduğunu kabullenip devam etmek…
Öyle ki, kaldığını düşündüğün her an gittiğini, vaz geçtiğin anda da kök saldığını bilmek gibi…
Eski boyut ile yeni kavramları algılamak ve tarif etmek zorlaştı.
Olana ve oluşa izin vermek farklı bir his bende!
Hiç direnç göstermeden, olduğu gibi varlığına saygı duymak… Sevmeye devam etmek… Kendinden uzaklaşmadan, sevgiliden bir adım geri çekilmek!
Hangisi daha zor!
Açlık ve susuzluk ile kıvranırken, senin için hazırlanmış bu sofraya oturmadan hazzı seyretmek mi?
Çala kaşık tüm hazırlanan şöleni talan edip, kaçan hevesin ile tokluğu hissedip, ateş ile bir duman çekmek ve bir sonra ki kavuşma anına kadar vaz geçmek mi?
Ya da hangisi lezzeti arttırır? Uzanmadan çatala, seyretmek mi? Yumulup, tıkınarak, çekip gitmek mi?
Nasıl eminsin açlığının tekrar doyuralacağından? Arsızlığın, her seferinde ‘bu son olabilir’ riskinden mi?
Dur artık!
Yaptıklarına bir bak…
Her seferinde doyarken, acıttığın bana bak!
Sofranın bereketi kaçıyor, görmüyor musun musun?
Azalıyorum.
Dur!
Lütfen. ..

“Suya düştüğün için değil, sudan çıkamadığın için boğulursun! “
….
Böyle böyle denge kurulur mu dersin? Kurulmaz, muhtemelen nefes alamaz ve suyu, ciğerin ile solursun. Boğulursun! Yapma…