“Biri gelir sorarsa,
Sana beni sorarsa,
Gitti der misin?
Gittiğimi söyler misin?
Gidiyorum ben sana,
Benimle gider misin?”
Bir moladaymışım sanki… Bir yerden bir yere giderken dinlenmeye geçilen gibi… Senden çıkmıştım yola, sensizliğe varmaya giderken zihnim ayrı, yüreğim ayrı, ruhum ayrı çekiştirdi beni ve ben farklı hedeflere varabilme seçeneklerini araştırmaya başladım. Yoldaykene hem de…
Senden yola çıktığımda bize varmayı heves etmiştim tabi ki. Kesintiye uğrayan bu yolda, bir çok kez beni ikna etmiştin. Biz olmaya heveslendirmiştin beni…
Oysa şimdi ‘Biz’e, ancak kaf dağının ardına geçen patikadan gidilir ve bu araç da oraya giremez!” mi diyorsun?
Sonra sen, her defasında farklı kostüm ve repliklerle sahneye koşmuştun! “Neler oluyor?” dediğimde. Ya da… Dememiş gibi role ayak uydurup doğaçlama devam etmemiş miydim?… Aslında bu şekli de sevmiştim.
İyi ama sen niye ‘Biz’i sevmedin?
Edit: Sevsene…
“İyilik yapan, ödül beklediği anda tefecidir!”
Küheylan’a…