Hepimiz hata yaparız, yanlışa düşer, yüreğin sesine kulaklarımızı tıkarız. Kaosun başladığı yerde ilk yapman gereken; durmak. Biraz soluklanıp ve dinlenmek!
Aldığın nefes ile, yüreğine bağlan… Kendini merkezine al, ayaklarını sağlam bas toprağa… Bir nefes daha… Dinle. Duyduğun yaşamın ritmi! Omurganı düz tut, aç kollarını iki yana… Bir nefes daha… Aç gözlerini ve bak ufuğa… Gördüğün gideceğin yol… Ve o yola atacağın ilk adımla al son nefesini ki yepyeni kaderinin ilk nefesi olacaktır aslında.
Şimdi sadece yürü, başın yukarıda. Duyuyor musun? Evren sana yardıma koşuyor, gümbür gümbür çarpan ruhuna! Artık soru sorma! Yürümeye devam et yalnızca…
Hayat ve senaryon için sahne düzenleniyor, her şey karmakarışık, anlamsızca… Ama sen devam et! Spot ışığı altına…
Vardığın yere ulaştığında her şey müthiş bir ışıkla karanlıkmış gibi gelecek sana! Ve alışınca gözlerin o ışığa, sakince bakın etrafına. Hatırlayacaksın her şeyi, panik yapma. Yüreğin sufle vererek yardım edecek sana, daima! Kulağın onun sesinde olsun, heyhat sen de repliklerini anımsa…
Bak sahnenin kenarından biri yürüyor sana, uzat elini. Seslen ona: “Merhaba!”
Hey! Gülümsemeyi sakın unutma!
“MERHABA!”
“Gün içinde seni merak eden, o gününün nasıl geçtiğini soran, çözemediğin bir sorun olduğunda seninle birlikte akıl yürüten ve seni merak eden birinin olması büyük şans!” diye yazmış birileri… Şansı tepiklemeyenlerden olun ha!
Küheylan’a…