“Bu Şehir Kül Olsun!”
İnandığım hayatı yaşamak mucizevi, her en sürprizlere gebe… Beyaz kelebek beni buldu! Çünkü ben, inanmayı seçtim bana, yüreğime hizmet ediyorum sadece…
Sakın ola ümitsizliğe dalma, sakın! Yeter ki kendine yürümeye devam et. Çünkü her yol kendine çıkarıyor seni, unutma!
Elbette, senin yolunu bana çıkaran da benim! “Sen banasın…”
Hani son adımı attığını sanırsın ya, son lokmanı yediğini… Hani son nefesmiş gibi gelen sabahın ilk ışıkları görünür ya insana şafakta… İşte orada kaderin tekrar yazılır.
Dibe vurduğun son can havli, “vur!” der bir daha topuklarını yere ya da birbirine!
Birbirine vurursan evinde, yatağında, bildiğine devam eder uyanırsın!
Ama eğer yığıldığın yere, çakıldığın noktaya vurduysan o pembe topuklarını yol alırsın tekrar! Tekrar yüzeye… Can gelir yüzüne, yanaklarına kan…Yüzeye vardığında ciğerlerine dolar nefes!
Cebimde unuttuğum son 20 liram gibisin sen, her defasında bir daha umut sunan, bitti dediğin yerde bir tali yol açan! İşte orada, kalk ayağa yürü! Varsayımı, kuralları sıfırla ve sadece yürü… Çünkü bil ki sen de sıfırlandın ve bir şansı daha hak ettin!
Sana çekilenler ve yolunda eşlik edecekler seni bulacak, korkma. Yalnızca, kalk ayağa ve at o adımını, son diye… Bil ki o son; anda ki başlangıç! Hadi ne duruyorsun daha!! Yol açıldı önünde. Cesur ol ve aç gözlerini ve derin bir nefes.. Koyul yola. Yol sana geldi, inan buna. Yepyeni bir sen yarattın küllerinden, aferin!
Sakın o yolda papatyaları incitme ama!
Papatyalar aşkına!!!

“Aldanmanın iki çeşidi vardır; biri doğru olmayana inanmak, diğeri ise doğru olana inanmayı reddetmek.”
diye yazıyordu Soren Kierkegaard…
Hangi inancı paylaşalım?!