İçime Sinmedi!


persephone3
Aslı’nın Nar Taneleri…

Beni Artık Beğenmezsin.”

Elbet, yıllar çizgiler ekledi. Ferim senden beridir sönük zaten. Eh bir kaç kilodan fazlasını da toparlarsan; sevilecek bir yanım kalmadı işte..

Hoş beraberken bile zor sevmiştin -mi beni? Yoksa sevildiğini belli etmek onur kırıcı mı gelmişti sana..?

Hep ezmiştim kendimi… Çok üzmüştüm kendimi.. Zaten en çok kendimi sevemedim ben sanırım. Hep kusurluydum… Hep eksik. Buna rağmen sen, bir tek sen benden fazla sevdin beni… Zaten daha azına katlanamazdım. Katlanamadım da.

Sık sık yaptığımız derin sohbetlerden birinde; beni özlediğinde akına gelen anımızı sormuştum: “O uzun yol lokantasında, o akşam bir şeyler yemiştik ve geceydi, yazdı, serindi, akdenizin bronz tanrısı tenimizdeydi, egenin tuzuna bata çıka yol alıyorduk, işte o kasabanın o yol üstü lokantasında karnımızı  doyurmuş, beş dakikalık tahtımıza çıkar gibi çardağa oturmuştuk… Şaşkındı sanki, aşçısı garsonu işletmecisi tek, yüreği çok olan Hasan dayı -adını elbette hatırlamıyorum, peki de ne diyeyim burada ele güne karşı o şişman amca için? Çay içmiştik o çardakta” ve elbet yanında sigara nefeslemişizdir -onu da terk ettim hemen senden sonra, o sefer kesindi, üç yıla girdim bil istedim. İşte bu anıyı hatırlarmışsın, öyle demiştin. Bizi anlatan resim buymuş sende.

Ben de onlarca film karesi hangi birini söyleyeyim a sevdiğim. Keşke çok sürseydi, hiç bitmeseydi, ben bitseydim önce, biz sonra bitseydik..

Gözlerine bakardım, sesini dinler, tenimi tenine değdirirdim ki aşkın eksildi mi diye kontrol edeyim. Rakiptin bana, benden eksik sevme beni diye panik yapardım hep. Sonra sonra öyle güzel sevdin ki beni, bende de arttı sevgim. Kendimi sayende daha fazla sever oldum. Gizlice yanaklarımdan makas alır gülerdim. Bir nefes gibi hafiftim. Tanrım ne güzeldim, ne değerliydim! O günler seviliyordum ve bir ilki  yaşıyordum, ilk defa seviliyordum. Ne güzeldi insanın kendisini sevmesi, kendini kabullenmesi, özgürleşmesi, hafiflemesi.. Beni çok mutlu ettin! Benim sevilecek kadar değerli biri olduğumu hissetmemi sağladın. Ne mutluydum o günlerde. Sonra senin beni sevmen artmadı, eksilmedi de ama artmadı. Hep aynı kaldı. Oysa ben artık beni çok seviyordum ve senin beni sevmen az kalıyordu. Artmayan sevgin yetmedi bana. Sevilen arsız oluyor, benden daha az sevince yine kendime döndüm. Başladım sormaya sorgulamaya didiklemeye ve bu benim, beni daha az sevmeme neden oldu. İşte o günlerde o dengeyi böyle bozduyduk sevgili. Ne yazık.

Bugüne kadar yani senden sonra, kendimi sevmeme neden olacak, beni mutlandırıp parlatacak bir adamda mı çıkmaz insanın karşına. Çıkmadı işte. İçime sinmedi hiçbiri…

Peki sen? Sen, seni sevdirecek birilerini buldun mu? Bulma… Ben bizi çok özledim.

Not: Şubatın eksik günleri de içime sinmedi yazımı 28inin ucuna ekliyeceğim yarın…

2. not: Persophone yeryüzüne çıkmasına yakınken Hades nar taneleri yedirirdi sevdiği kadına… Ve Demeter kutlamalara hazırlanıyor -canım annecim.

Toprak şenlenecek hatırla, tüm ölümlüler kutlamalar yapacak gelişime.. Toprak ana coşacak, sevinecek.

Ve bu gün ikinci cemre düştü suya…

Sen, neden ben giderken, nar taneleri yedirmedin?.. Bu yüzden mi kavuşamadık daha?

Küheylan’a…

“Kaç aydır yaşamıyorum; sadece bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum..”

Tarkovski
Aslı’nda Her Şey Aslı İçin…

İçime Sinmedi!” üzerine bir yorum

  1. Geri bildirim: içime sinmedi… | nefes

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s