
“Yeni Yıl!”
97’nin yeni yıla merhabasını yaşıyorduk, sanırım daha gece yarısına gelmemişti zaman; sen geldin. Noel Baba kılığında ve yüzünde kocaman şefkatli bir gülümseme, kapımda beliriverdin. Şaşırmış çok sevinmiştim, “ho ho ho ” diyerek çuvalından hediyeler çıkarmaya başlamıştın, ne mesut bir geceydi. Çocuklarıma, Noel Baba tarafından verilen ilk hediyelerdi ve inan son oldular.
Bugün yeni yılın ilk günü, 2017’ye gireli daha saatler oldu. Ve işte aklımda 20 yıl önceki yılbaşı sürprizin ile yirmi yıllık döngümün bilançosu göz kırpıyor.
Evet sen! Bu yirmi yılımın nedeniydin. Bu döngü senin sayende, senin yüzünden yaşandı. Eğer sen, o gece gelmeseydin, sanırım ben bu yaşamımı hala bir deepfreez’de geçirmeye devam edecektim. Bu 20 yıla sığdırdığım keşiflerim olmayacak, kendimi bulma ve hayatı keşfetme yolunda bir adımdan öteye gidememiş olacaktım. O büyük aşkı, onca kahrı, benim olmayan adımları atmanın sarsıcı sızısını, kadın olmanın gücünü, keyfini ve utancını, dostluğu ve kalleşliği, ‘canım‘ diyenin şartlar değiştiğinde ‘canın çıksın‘ diyebileceğinin şaşkınlığını, “yarın ola hayrola“nın bizzat tecrübesini, endişelerin ve acelenin vereceği hasarı tamir etmenin bir ömür sürebileceğini, en önemli şeyin anda yaşadığın haz ve acıdan edindiğiniz tecrübe olduğunu, temas ettiğin her insanın hayatına kocaman bir iz bırakmak yahut hiç olmamış gibi faturaları sana kilitleyip ortadan kaybolmak gibi iki seçeneğin benim kararım ile ilgili olmadığını, benden yüce bir güç olduğunu ve bu güce rıza gösterip gözümü kapayıp görevimi yapmam gerektiğini, teslimiyetin bedelini ödemenin çok can sıktığını ve yaktığını, özünde olduğun kişiyi reddetmenin en büyük günah olduğunu, geçen zamanın en büyük kayıp olduğunu, sevmenin bir ömür sürdüğünü ancak sevdiğinle beraber olmanın seni yolundan çıkarıyorsa sevdiğini koynunda çıkarman gerektiğini, sakinliği, tahammülü, yalnızlığı ve tek başınalığı, parmak izin gibi benzersiz düşüncen ile her yüreğe iz bırakıp kendi yollarını bulma konusunda rehber olabileceğimi, bir ailenin önemini ve seçimlerimin aileme verdiği sevinç ve üzüntünün de geçici olduğunu çünkü ailenin kan bağı değil gen bağı olduğunu, geçen zaman ile bazılarından ne kadar uzaklaşmış olduğunu fark edip gitmesine izin vermenin mahcupluğu ile bazılarıyla yakınlaşıp olması gerekenin Aslı’nda bu olduğunu anlamanın şaşkınlığını, içimdeki gücün o yüce güçten çok daha kocaman olduğunu ve üstelik hayatın baş rolünde daima esas kızın ben olmasını unutmamam gerektiğini, herkesten bir adım uzakta dururken anlayıp gördüklerinin çok acınası zavallı olduğunu keşfettiğinde Aslı’nda kendinden de bir adım uzaklaşmış olduğunu ve o zavallılığın insanca olduğunu, insana ait tüm duyguları merhametle karşılamak gerektiğini, mutlu olmanın bir adım atmak yada atamamak arasında sıkışmış bir illüzyon olduğunu, ayıklanıp kendine vardığında kalanlarla daha lezzetli bir yemek yapacağını, her bitti dediğin noktada başlayan bir sürü paragraflar olacağını ve bazılarının yarım kalabileceğini ve üstelik bazılarının keşke hiç başlamasaydım diyecek kadar daha büyük sorunlar çıkarabileceğini, gitgide düşündüğüm kadına benzeyebileceğimi, hala seni sevdiğimi ama seninle olmanın bana keyif verip veremeyeceği konusunda milyarlarca tereddüdümün olduğunu keşfettiğimde aynı tereddüt içinde kıvrandığını görmenin şaşkınlığını, yan yana olmanın her zaman birlikte olmak olmadığını, birliktelik olmadan yarım hissetmenin zamanla başka bir şeye dönüşüp dönüşmeyeceğini henüz bilmediğimi ve daha keşfedecek çok hatta pek çok şeyin, zevkin, sevincin, şaşkınlığın, acının, aşkın, hazzın ve sesin ve sessizliğin olabileceğini öğrenemeyecektim.
Kalanlardan en çok uğruna dağları değil ama lobutları devirmeyi tercih etmek istediğim sensin. Meraktayım, bu kadın düşüncelerini evirirken yaşantısını neye çevireceğini, senle beni hiçbir yere götürmeyeceğini çok iyi biliyorum.
Bu yirmi yıllık yaşadıklarıma neden sendin dedim ya, sakın üzülme! Üzülme çünkü onlarca sebebimden biri bile sen değildin. Bu yeni döngüye senli yeni yıl partisi ile girdim; şimdi öğreneceklerimin nedeni olmak istersen, sebeplerimden biri olmayı dilersen, kendine yamacımda bir koltuk istersen, düşüncelerimin günde 1-2 saniyesini de istersen, geçmişi değil elbette, geçmişten beriyi hiç affedemedim ve zaten bunu biliyorsun! Ektiklerini biç. Sanırım ötesini ben halledebilirim…
“Bir gönül inceliğidir; Bir insana değerli olduğunu hissettirmek…”
Ahmed Arif