“Seni Neden Sevdiğimi Bilmiyorum!“
Öncelikle senden özür dilemeliyim; konunun daima benim dışımda ki şeyler ile ilgili olduğu zannına kapıldığım için. Sende ya da senden kaynaklı şeylere ait olduğu ile ilgili algıya kapıldığım için. Kendime dönüp bakmadan, haddimi aşmama izin vermenin büyüsüne kaptırdığım için.
Tüm yükü, gökyüzünde yıldızlara yüklediğim için… Ekonominin gidişatına kerttiğim için… DNA’larımıza mok attığım için… Geçmişin yaşanmışlıklarını bulaştırdığım için… Kişisel bağımlılıklarımızı kilit görüp anahtar aradığım için… Biçtiğim tüm kimlikleri bir bir üzerinde denediğim için… Yarattığım masallara beyaz atın ile giriş yapmanı beklediğim için… Sanrılarıma, vizyonlarıma esas oğlan olarak seni oynattığım için… Ve tüm bu roller için senden izin almaya gerek bile duymadığım için… Haddimi aşarak seni tanımaya giriştiğim için…
Çünkü ben sandım ki; geçmişin yanlışlarını seninle doğrulayabilirim. Sandım ki; tüm eksiklerimi seninle tamamlayabilirim. Sandım ki; olası gelecek senaryoma seni koyabilirim. Sandım ki; benimle yaşayabileceğin her anı, aslında senin hayalinmiş gibi yazabilirim. Sandım ki; seninle yepyeni bir ben yaratabilirim.
Kudretliyim, muktedirim, yaratanım; zannedip senden ve benden bir dünya yaratabilirim. İç sesi ve dış sesi ben olan bir tanrı; olabilirim.
Sahip olamadığım topraklara, bayrak tasarlayabilirim. Çizilmemiş sınırlarıma, ordumu yığabilirim. İlan edilmemiş bir ülkeye, anayasa yazabilirim.
Oysa senin de bildiğin üzere; “Olur sen benim adıma da yaz, okumama gerek yok. Senin yazdığın her şeyin altına imzamı atabilirim.” dediğin İlişkiler Manifestomuzu hiç yazmadım. Ve fakat kabul et; güzel fikirlerim vardı. Güzel topraklar, denizler ve tepeler… Ve o tepelerin dibine kurulan evler, havuzlar, kumsallar… Hamaklar ve şarkılar ve hatta çıplak ayaklı danslar… Meyve ağaçlı bahçeler, çimen üstü kurulu sofralar, baş başa ve tüm DNA’daşlarımızla yenilen yemekler… Terasta yudumlanan romantik akşamüstüler… Dizinin dibiler... Alnıma ve omzuma konan buseler… Sucuklu iki göz yumurtalar ile kahvaltılar… Klavye tıkırtılı saatler ile alınan unvanlar… İnsan ağımızın onayladığı kimlikler… Filozofların takdir ettiği karakterler… İktisatçıların saygı duyduğu yatırımlar… Ve hesap bakiyen de göreceğin milyon dolarlar…
Hiç pembe defterleri olan çocuklar olmadık, oysa… Yaldızlı kalemleri… Atalarımızın biriciği… O yüzden ve belki sırf bu yüzden sandık ki; hayaller kurdukça yeniden yaşayabiliriz çocukluğumuzu ve gençliğimizi. Üstelik bu sefer o yaraları almadan ve dahi o yanlışlara düşmeden!
Güzeldi. Seninle nefes almak çok özeldi…
“Ben seni kötüleyemem ki hiç. Çiçekli bir yol vardı, yürüdüm derim. Ayaklarıma dikenler battı ama her ormanda böyle şeyler olur derim.”
tweeter
Edit: Ben sordum; hem de çok kere… Neden ?
Ve Ağustosa da veda ediyorum bugün! Elveda…
*Aslı nın Film Seçimi…
(Film adı üzerine tıklarsan İmdb sayfasına gidersin!)
Anomalisa (2015) : Animasyon stop motion çekimler ile romantik, dram, komedi türündedir. 90 dakikalık, festivalde gösterime sunulmuş ve bol ödülleri de toplamış, alanında ilk sinema yapıtıdır. 2015 yılında ilk vizyonda seyirci ile buluşan yapım için eleştirmenlerden geçer notlar almıştır. Yönetmenleri, Charlie Kaufman ve Duke Johnson olan, senaryosu ise; Charlie Kaufman‘nın Francis Fregoli takma adı altında yazdığı “Anomolisa 2005“ radyo oyunundan uyarlanmıştır. Oscar adaylığı dahil 78 adaylıktan 25 galibiyeti almıştır.
Senaryo Fregoli delusion denilen ve paranoya yaratan bir nörolojik bir hastalığa atıfta bulunur. Bir çocuk filmi yanılgısına girmeyin ama gerçek hayatı seyredebilen çocuklar ya da gerçek hayattansa ekranlarda yaşamaya çalışan çocuk olmayanlar içindir.
Anomali kelimesi ile, okuduğu kitapta tanışan Lisa, yazarla karşı karşıya kalınca yakınlaşırlar ve filmin ve kadının yeni kimlik ismi olur: “Anomalisa”! Ve elbette, adamın fregoli sendromundan mustarip olduğunu filmin sonuna doğru öğreniyoruz.
“Müşterinin bir birey olduğunu her zaman hatırlayın.
Tıpkı senin gibi.
Konuştuğunuz her kişinin bir günü oldu.
Bazı günler iyi geçti, bazıları kötü, ama hepsinde bir tane oldu.
Konuştuğunuz her kişinin bir çocukluğu oldu.
Her birinin bir gövdesi var.
Her vücudun ağrıları var.
İnsan olmak nedir?
Ağrıyacak ne var?
Yaşamak nedir?”
Anomalisa (2015)
Lütfen izle! Yanağıma makas da isterim ki… Ve pencereye kuşlar için su bırak, dişini fırçalarken de suyu kapat!

“Benim bir şeyim yok. Doğru insana rastlamadım, hepsi bu.”
Kırmızı Defter _ “Paul Auster”
Bir şeyim olsun diye dilediğim vardı, evet!
Your blogs are nice. You should also visit my blog and give your important comments.
BeğenLiked by 1 kişi
I visited your blog, everything is very good. Keep tracking! 😉
BeğenBeğen