Merhaba minik serçem, yaralı kuzucum… Bu gece yatağına yatarken azıcık düşünsen; hayatı, yaşamını, acılarını, sargılarını, merhemlerini… Arzularını, aşkı, hazzı, yalnızlığı ve tamamlanmayı… Mücadeleni, kazancını, kaybettiklerini, sinsice senden alınanları…
Geldiğin sonu; an’ı!
Yatağında, yorganın altında çarpan bir yüreği, damarlarında dolaşan kanı, zihninde oluşan görüntüleri, tatları, kokuları… Kah geçmişe, kah geleceğe ait görselleri…
Neredesin? İşte tam bunu tespit edebilsen. Yatakta ve uyumaya beş kalada… Nasıl bir sabaha uyanacaksın, seç!
Nasılsın? Sıcak, uykulu ve yorgun. Fısılda kendine “Güvendesin, her şey yolunda, seviliyorsun, sağlıklısın..” Cebinden hiç çıkarmadığından kırışmış o notu bulsan, okusan :”Yalnız değilsin!” Ne olmasını istiyorsun, sor!
Ne yaptın? Zihnine doldurulmuş klişelerin gölgesinde yaşarken, yüreğinin gümbür gümbür attığı dehlizlerden kaçarken, kanın kaynarken müziğin ritmiyle, kulaklarını kapattın. Neden yaptığını anlamıyorsun, sorgula!
Neden bu çaresizliği, iç bulantısını sana yaşattıranlara rağmen aldığın önlemlerin seni daha çok boğduğunu görmüyorsun? Korkaklığındı bu yoldan saptırmayan seni. İşte yol bir tünele giriyor şimdi! Niye hala dikine gidiyorsun ki, dur!
Niye devam ediyorsun? Senin olandan vazgeçmeni gerektirecek kadar ne günah işlemiş olabilirsin? Her duygunun sana ağır bir bedel ödeteceğine olan inancın nereden geliyor? Nasıl yokluğu kendine rağmen tercih ediyorsun? Niçin hala o karanlığa yürüyorsun, çık!
Niçin bu yola çıkmıştın? Yolun sonunun bir tünelde yazılması sana baştan kaybettirecek, bunu biliyorsun. Özgürlüğü hedeflemişken, zihninin içindekiler yüreğine çapa atmışken…Kendini al, yüreğini avucuna koy, başını kaldır, omurganı dik tut! Kim o zihnini yöneten, sustur!
Kim seni tutsak eden? Kendine sorduğunda aldığın cevaplardan mı bu telaşın? Sakin ol, nefes al ve kıpırda artık! O tünele girme… Kuşları, ağaçları, dağları, denizleri, güneşi, geceyi ve ayı terketme! O yol seni, sana götüren yol. Yaşamın hazzı yolda, bunu en çok sen biliyorsun, hatırla!
Yüreğine yaslan, kendine dayan ve bana söz ver: Sabah güne sevgi ile başlayacaksın! Neşe seni takip edecek. Ödülün sandığın ışık sadece bir ağustos böceği!
Ben seni o yolda terkettim. Biz’i yanıma alıp… Ayak izlerimi takip et, kuşlar sana klavuzluk edecek. Kulağın yüreğinde olsun. Başını kaldır ve takip et kuşları, bulutları…
Giderken bu sefer bilerek öpmedim, kürek kemiklerinin arasından!…
Edit: Sağda ki patika yol seni bana getirecek, o tünele girme… Bana sap!
“Sevdiklerinize uçmaları için kanatlar, geri dönmeleri için kökler verin.
Ve de yanınızda kalmaları için nedenler… ” demiş Dalai Lama.
Küheylan’a…