Korkularımı ehlilleştiriyorsun, deneyimlerken canım yanıyor ama o an geçtiğinde anlıyorum ki çocukluğum da tarumar edilmiş ve o şekliyle üstüne asma kilitler vurulmuş odalarımdan birine sokmuşsun yine beni. İlk şoktan sonra pencereleri açıyorum, köşe bucak temizleyip havalandırıyor ve rahatlayıp huzura eriyorum.
“Keşke yalnızca bunun için sevseydim seni!”
Velhasıl yine kaçmayıp senin yüzünden, senin sayende, senin zorunla girdiğim bir odadayım, elbette temizledikten sonra seni kahveye davet edeceğim. Belki bir kaç hoş sohbetten sonra bu odanın da hikayesini anlatırım sana. Ve sen bunca hikaye ve odaya rağmen kalacak mısın hala benimle?
Her kaçmayıp kaldığım her sefer, daha yakın oluyoruz seninle. O vapurda bana sarılıp verdiğin şefkat, iyot kokusu, beyaz köpüklü dalgaların serinliğine karıştı. Martıların yakın markaj süzülmeleri ve teninin sıcaklığı, şefkatin, sırtımı dayamanın huzuruna katıldı.
Biliyorum ki beraber büyüyoruz bu ilişkide. 2 hafta sonra 1 yaş daha büyüyeceğimi bilmekten mi, kasırganın gözünde olup değişimi o tarihle karşılamaktan mı bilinmez, korkuyorum. Ve korkuma rağmen kaçmadım, buradayım.
Cesaretini al da gel odama, dişlerinin arasında gül dalıyla, fütursuzca dal yaşamıma, sanki ezelden ebede sadece biz varmışçanına …
Küheylan’a. ..