“Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric? O’na yazdıklarımı ondan başka herkes okuyor.”
Oysa bu kör heves için kırdıklarım vardı, vazgeçtiklerim, kırıldıklarım ve geçemediklerim de elbette…
Onun en saygı duyduğum yeri; sırtı! İstikrarlı, şefkatli ve dürüst! İstikrarlı çünkü onu gördüğüm anda bilirim gidişini, hiç gelmemişini, maskesiz yalın ve ben’lidir, hep aynı yerde gülümseyen gibi benimdir. Şefkatlidir çünkü, yanağımı ve dudağımı yaklaştırdığımda sıcaklığını sunmaktan gocunmaz, kulağımı dayadığımda kalp atışlarını cömertçe sunar, kollarınla saramaz ama beni omuriliğin tam üstünde tutar bazen enseden bir kaç tüy ile alnımı gıdıklar. Dürüsttür çünkü, elimi tutuyormuş gibi yapmaz, gülüyormuş gibi.. seviyormuş.. “en değerlimsin” de demez ki… susar sadece…
Belki de sırf bu yüzden dönmeliydim O’na sırtımı!
Küheylan’a…