
“Hayat Gibi Devam Eder Sandık!”
Önceleri çok buruldu iç organlarım, hatta satırlarla lime lime doğrandı ekstremitelerim, acıdan nefesim kesildi ama sesim çıkmadı. Sahi ses etmedim mi sana? Bir ah da mı etmedim? Harbi kanırdım acıdan, öyle böyle değildi yani… Yazık bana vah bana, vah’lar bana. Peki, senin acıların olmadı mı, oldu da bi’ kaç cigaraya, bi’ kaç çarpık bacağa, bir kaçtan fazla bir aya, 1528 günü sarıp sarmalayıp teselli mi buldun?
Ey yüzümü güldüren, yaşamıma anlam katan sevgili, senden sonra asık suratlı diye dostlarım terk etti beni… Senden sonra, kavgalı kavgasız, anlamlı anlamsız, seven sevmeyen, çıkarlı çıkarsız, gördüğüm tüm çiftleri kıskandım! Nasılsa cuma akşamına buluşucağız deyip deyip kandırdım kendimi, kanmadı belki de kendim, belki de bundan dolayı, dönüp dönüp bakmadım ardıma hiç.
Peşimden koştun mu? Çok mu yoruldun yoksa? Her mola yerinde eyleşip, aramızdaki açığı kapat diye pek çok oyaladım ama gözüm takıldı uçan martıya, tüylerini yalayan mırnava, annesine gülücükler eden bebeğe, babasına tutturan çocuğa… Geldin de bankların ardına mı saklandın yoksa? Belki de ardımdan gelmeye niyetlenmiştin de, bir kaç adımdan sonra senin de aklın takıldı vitrinde kendini süzen aşüfteye, mesajlar yollayan yosmaya, masana servis yaptığı fincanla memelerini de sunan garsona…
Ateşler içinde yandığın gecelerin de mi olmadı? Evet oldu ve o mesajları, bu gecelerde mi yazdın yoksa bana? Elbette bir yürek hoplamasıydı o mesajları görmek, “nihayet beni özledi” diye sevinmeme yetmediki, bildim her nefesinde yanında olacağım diyen, sen de değildin, de mi? Yine de o, sen ol istedim.
Ey kendimle tanışmama vesile olacak kadar derin acılar tattıran sevgili, teşekkür ederim, yaşattığın hayatımın en güzel günleriydi. O saf, o kör, o aşık kız büyüdü yeniden… Borcunu da sildim bakkal defterinden.. Artık bahsetme bana aşktan sevgiden..
Kal sağlıcakla ey sevgili… En sevgili… Öperim gözlerinden!
“Her şey sahte!” Diye bağıracaksın günün birinde…
Friedrich Nietzsche
Sahte miydi..?