“Çünkü Her Şeyim Aşık, Senin Her Şeyine!”
“Her problemin arkasında kendini sordurmaya çalışan bir soru vardır. Ve sorunun ardında kendini göstermeyi bekleyen bir cevap vardır. Her cevabın ardında, hayata geçmeyi arzulayan bir hareket vardır. Ve her hareketin ardında doğmayı bekleyen, bunu çok isteyen(!) yeni bir yaşam vardır!”
Sordum. Bir sürü soru… Biliyorsun!
Görmem gereken cevaba ulaşabildiğimi daha söyleyemem. Fakat tutarlı bir sonuca vardığımızı iddia edebilirim.
“Neden bunları yaşıyoruz? “
Her beden, bütününe ulaşmaya çalışıyor. Benim gibi… Bu gerçeği biliyorsun. Özünde biliyorsun.
Ve cevaplarının hepsi yanlıştı ya da gerçeği kamufle eden argümanlardı. Tek bir doğru soru var!
Söylesene sevgili, kaç yüz yıl daha bekleyecek o kendini sordurmaya çalışan soru?
Senin yarın benim ve bütün olmak için, bu kendini göstermeye çalışan cevabı kabullenmek durumundasın. Ki sadece senin için de değil. Hatta sadece benim için bile kabullensen, kabulüm!
Sanırım bu konuda uzlaşma sorunu yaşamaktayız. Sorun, kabullenişten sonra ki hayata geçmeyi arzulayan hareket de!
Çünkü, eğer o hareketi yaparsan geri dönüşü yok.
O yepyeni, doğmayı bekleyen ve bunu çok isteyen yaşama, böylece adım atmış olacaksın. Ve seni bundan alıkoyan tek şey de bu! Kontrolünü kaybedeceğini, arzu etmediğin zeminde geçmişini tamamen değiştiren bir ‘an dominosu’nu kıpırdatacağını düşünüyorsun. Ve haklısın. O ilk hareketin de dönüşü yok.
Ve kesinlikle katılıyorum. Bu müthiş ürkütücü!
Benim için bile…
Üstelik bu soru ile doğmuş olmana karşın ve beklediğim cevabı daha vermemiş iken; hem de seni nasıl ikna edeceğimi bilmeme rağmen ve fakat maniple ettikten sonra alacağım sonuçtan da asla tatmin olmayacağımın eminliğimden sebep, bekliyorum.
Ve belki bu bekleyiş boşuna. Göze aldım. Öyle işte.
Ne zamana kadar bekleyeceğimi ve sabrımın ne vakit tükeneceğini bilmiyorum.
Bir gün, bundan vazgeçmeye karar verip sırtımı dönersem, ilk pişmanlığımı ölene dek sayıklayacağım, başımı senden alamadan, midemde bir avuç tırtıl mezarlığı ile yaşayacağım gerçeği ile baş başa kalmaktan… Bundan ödüm kopuyor.
Tek avuntum; vazgeçmek zorunda kalırsam, tükenmiş boşluklarıma dokunacak yeni bir aşk!

“Cehennem, acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir!”
Hallac-ı Mansur’dan
Göremediğim cevaplara gelsin…