“Sensiz… Çukurlar Var Ruhumda!”
Alacaklıyım hayat senden! Sana verdiklerim arşa uzandı. Hadi, hesaplarımızı kapatalım. Hak edişlerimi talep ediyorum tüm evrenden!
Yüreğimi ikiye bölüp sevdiğim adamı verdim sana… Yuvama göz dikme, elimde avucumda ne varsa verdim ya… Artık geri dönüşlerin ile taçlandır beni!
Hevesim varken daha, bisikletimin sepetinde fesleğen fidanları götüreyim minik bahçeme. Limon ve mandalina ağacımın arasında meditasyonumu yapayım. Yaprak hışırtıları, kumsalın dalgalarına karışsın kulağımda. Piyanomun tınısı duyulsun açık mutfak penceremden veranda da güneşlenen mavi kanepede… Omzuma çapraz asıp antrenmanıma gideyim kemankeşim ile…
Havalar güneşli geçsin 8-10 ay.. Dostlarım, ailem ziyaretime gelsin… Mutfağımdan zeytinyağlılar, fırınımda pişen hamur işlerinin kokuları avluyu sarsın… Akşamları arka bahçemde, tahta masamızda birer kadehi devirip dans edelim bileğinde saati olan adamla, o benim kocam.. Sabahın ilk ışıkları benim özel saatim olsun, yine verandada, koltuğumda kahvemi yudumlarken sevdiğim şarkıların listesiyle anda kalmaya çalışırken, bir geçmiş bir gelecek salınayım…
Endişelerimi evrene teslim etmişlerin gönül rahatlığıyla, seyahat planları yapalım. O el, avuçlarımı her gün bir çok kez kavrasın, yalın ayak dans ettiğim akşamlarda, yorulup oturduğumuzda sedire, dokunsun dudakları avuçlarımın içlerine ve ben ısınayım.
Oh, değdi diyeyim.. Her şeye rağmen! Burada; bileğinde saati olan o adamın yüreğinde yaşıyorum diyeyim. Ön bahçede oynarken toprağımla, saksımla, bir bardak limonata getirsin o adam, yeni yapmış olsun bahçemizde ki limon ağacından… O adam benim kocam!
Suları damlayan saçlarıyla denizin tuzunu getirsin, güneşten pembeleşmiş tenime… Çocukça sallayarak başını tepemde, çığlıklar attırsın bana, kalkıp hırsla yaka paça kuma bulayayım onu… Sonra itişe kakışa kahkahalarla tekrar turkuaz sulara bırakalım bronz bedenlerimizi…
Şiirler okuyalım birbirimize, kitaplar, makaleler… Öğrenelim, eğlenelim, tartışalım, dönüşelim usulca bir çift muhabbet kuşuna!
Ve bunca tokluğa rağmen hayal kuralım, çelik yığınlı Paris de kahve içmeye, boklu Venedik’in kafelerinde pizza yemeğe…
Hasretim, vuslatım olsun bu yuva!

“Ey insan, sen vicdanını nerede kaybettin?”
Emin Çapa
Koluna saat takmış o Küheylan’a…